10 Ocak 2014 Cuma

Kaybol



        

    Cevabını bulamadığımız, bulmak istemediğimiz, düşünmek istemezken hep aklımızda olan sorularla başlardı içine düştüğümüz karmaşa. Sağanak yağmurun şiddetini düşünmeden, durup düşündüklerimiz vardı. En başta, bizi hayal kırıklığına uğratan. Kendimizi bulduğumuz ve yok olduğumuz.

   Ölmek istiyorum, yaşamak ve ölmek. 
   Hepimizin yaptığı şey değil mi? 

   Ruhunun ondan uzaklaşmasını izleyen bir edayla, kapşonunu geçirdi. Koşmaya başladı. Bazen bazı kararları verdiğimizi sanarız, sadece kendimizi güçlü göstermek ve inandırmak için yaptığımız şeylerden oluşur. Koş, ıslan, yağmurun gözbebeklerinden inişine ve zamanın içerisinde düşündüklerinin yok oluşunu gör, haklılığını, haksızlığını, ele geçiremediğin zamanı. Keşkelerinin bu zaman içerisinde durup, düşünürken oluştuğunu gör. Mücadeleni ve vazgeçtiklerini, değebilecekleri ve değmeyecekleri tart.

   Kaybol.

 Kaybettiklerin kazandıklarını, kazandıklarının kaybettiklerini ortaya çıkarırken, aslında bulunduğun boşluğu doldurma çabasına girerken daha ne kadar koşabileceğini düşün. Kaçabilir misin? 

   Pes. 

Etmezsin değil mi? Kendi doğrularından, hissettiklerinden, düşüneceklerinden, düşünmemek için uğraştıklarından kaçarken; sen pes edemezsin. Buna vazgeçmek denir ya da kaybetmek. Çıkarları doğrultusunda oluşan samimiyetler, söylenen, eşlik edilen yalanlar varken sen boşluklarını, hayatını, kendini onlarla doldurmuşken belki de kazandıklarından memnunsundur değil mi? 

Kazanmak bazen hayatının iniş noktasını oluşturur. Kendi hayatını, solumak istediklerini yaşayamazken...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder