9 Ağustos 2013 Cuma

Göğe Bakalım



    Yazmak mutsuzluktu, mutlu insan yazmazdı değil mi?

Mutlu insanın konuşacağı insanlar vardır, anlatması gereken tebessümler, karşılıklı içmesi gereken çaylar, günün ilk ışıklarını uykusunu almış bir şekilde karşılayan aynadaki yansıması...

Yazan insanın kalemi vardır ve insan öznesi yerine içini döktüğü kağıtlar,
kalakaldığı karanlıkta hayallerinin gerçekleşmeme ihtimaline ağırlık verdiği mutsuzluklar,
uykusuzluğuna sebep olmuş kahveler... 

Neden böyle bilmiyorum. Ama şundan eminim kendimi en rahat hissettiğim yer burası, tam bu sözcüklerin arası. Dış dünyayla bağlantımı kestiğim ve tamamen soyutlaştığım yer. 
Burdayım, çünkü mutlu insan yazmaz. Benim rahatlamaya ihtiyacım var, tıpkı senin kendi hayatından kafanı kaldırıp göğe baktığın gibi.
Aslına bakarsan hepimizin rahatlamaya ihtiyacı var, değil mi? Mutluluk oyunlarımızın çoğu gösteriş budalalığımızdan, korkaklığımızdan ve kalanı savunma mekanizmamızdan. Gülümsemek için kastığımız kasların biraz gevşemeye ihtiyacı var, değil mi?
Kendimiz bile ne istediğimizi bilmeden, iyice anlatamıyoruz derdimizi. Konuşamıyoruz, konuşturamıyoruz içimizdekileri. Burda tek ben varım, eline aldığın kalemde tek sen. Kendinden çekinmezsin değil mi? Mutsuzluğumuzu akıtmamız gerek sayfalara. Mutlu insan yazmaz,yaşar. Benim ise yazmam gerek, çünkü yazınca ruhuna giden o yol açılıyor ve kendinle kalıyorsun, yazınca rahatlıyorsun. 

Göğe bakalım.

1 yorum:

  1. Aslında göğe bakmak mantıklı ama bazen başını kaldıracak gücü olmuyor insanın. Ya da bakıyorsun ama göremiyorsun bazen. Çünkü gözlerimizi kapkara korkular kaplamış. İstiyorsun ki bir başkası gelsin kafanı göğe çevirsin. Ya da kendisi gök olsun. Ona bakınca silinsin korkuların. Böyle bir şeyler istiyorsun işte. Bulamayınca daha da çok korkuyorsun. Belki tek sorunumuz korkudur. Mutlu olmaya korkuyoruzdur belki; bozulur mutluluğumuz diye...

    YanıtlaSil