20 Şubat 2017 Pazartesi

106

Yürümek... Bütün hüzünler boyunca ve bütün hayalkırıklıkları boyunca yürümek istiyor insan. Yürüyor da bir yere gidemiyor. Dünya yuvarlak imiş, sadece dünyayla kalmıyor; insanın dünyası da yuvarlak oluyor o gidilen ama dönülemeyen yollar boyunca. Ve her seferinde yine aynı yerde karşılaşıyor gittiklerinden, bırakmak istediklerinden, kuşkusuz en çok da kendinden. Aklıyla verdiği savaşı insan sonunda aklını kaybederek kazanacak. Bilmiyor ama, tutunduklarının elinde kalacak birer daldan ibaret olduğunu.. Kendini güçlü sayıyor, kendindeki hakimiyetin kendisine ait olmadığının da farkında değil.

7 Kasım 2015 Cumartesi

01.40

duy


Birbirimize ait olamama hissiyle baş etmeye çalışıyordum. Yalnız.

Yalnız kafamı kurcalayan, geceleri sizi uyutmadığını sandığınız duvardaki saatin sesi gibi sinir bozucu bir hal almıştı. Önce kendime daha sonra kelimelere anlam vermeliydim, muhakkak. Yoksa yazacaklarım birkaç sarhoş cümlenin eseri olacaktı. Ve sabahında yine duygularını söküp atmış, insanlara aldırış etmeyen bir ceket giyecektim. Ve keşke sabahında dinlediğim şarkıda da, öğleden sonraki yolculuklarımda da o ceketi üzerimde tutmuş bulunsaydım. Kendimle olan kavgam bütün bu kitaplara, şarkılara, satır aralarına, dizilere ve filmlere patlıyordu. Patlıyor ve daha sonra her birisi kafamda parçalara ayrılıyordu. Her birisi kafamda parçalandığı gibi insanoğlunun kafasında yaşam olanağı buluyordu. Kendi kendimizi kandırıyorduk. Neden

 Kendime sunmak istediğim gibi bir anlamı olsun diyeydi, kuşkusuz.

Nefes aldığımız andan süregelen bir anlam telaşesinin içindeydik. Duramıyorduk, izleyemiyorduk ve çoğu zamanda mantık çerçevesinin içinde yer almıyorduk. Yarattığımız dünyadaki karakterler gibi davranamıyorduk. Telaşenin içinden aslında ne düşündüğümüzü, ne istediğimizi ve neyi arzuladığımızı göremiyorduk. Sadece merak edilen dışarıdan nasıl göründüğümüzdü, insanlara kendimizi nasıl yansıttığımız... Toplum içinde bir yer edinip bunun uygun ve saygı duyulan, kimsenin birbirine tahammül edemediği ve herkesin birbirinin arkasından konuştuğu ama zamanı gelince sahte övgülerle birbirlerini şımarttıkları yere ait olmaktı.

Bir fotoğraf karesinin içinden gülümseyen yüzlerden biri olmak.

20 Ağustos 2015 Perşembe

Hapishane

7-8 yaşlarındaki gece yolculuğunu hatırlıyorum. Her şey en sevdiğim şekilde kurulmuş ilerliyor.  Ay, koyulaşan bu mavilik, evlerden sızan ışıklar, o sızan ışıklardan kurduğum hikayeler... Otobüs durduğunda elini tutup, az önce her şey çok güzel görünüyordu değil mi, demiştim.

Yaşam telaşesinden farkında değildin; belki de sırf ortaya koyduğumuz adlar yüzünden farkında olamıyorduk. Bir kalıba kendimizi soktuğumuz vakit, kuralları ihlal etmek bambaşka bir ahmaklık olarak çıkıyordu. Öyle bakıyorduk.

O gün ne hissettiğimi, ne düşündüğümü hala hatırlıyorum. Bütün İstanbul ayaklarımın altındaydı, bir uçan halım ve her şeyin küçüldüğü bir dünyam vardı. Ayaklarımı sallandırmak istediğim uçurum kenarım ve bana eşlik edecek manzaram vardı. O gece her şeye sahiptim, her şeyin mutlak suretle saf olduğuna dair bir inancım vardı.

Sayfaları hızlı hızlı çevirip bugüne geldiğimde, bende zamanla kendimi kalıba koymaya başladığımı gördüm.  Can sıkıntısını işte şimdi tam olarak ifade edebilirdim.

Dünyan, zamanla hapishanen olur.

4 Temmuz 2015 Cumartesi

Nefret Mahcubiyeti

bir akşan balkonun demirlerine 
yaslanırken titreyen bedenimi,
avucunda bir serçe varmışcasına 
alacaksın. 
kırılan kanadıma önce üzülecek 
sonra beni eski halime döndürmek için
uğraşacaksın.
yere değiyor bakışlarındaki mahcubiyet.
gece nefretini kusacak
anlayacaksın.

9 Temmuz 2014 Çarşamba

Şiir Kokan Adamları Sevin

Şiir kokan adamları sevin.
Puslu yalnızlıkları olan
Anason kokusunu benimsemiş
Acıyı, sevmekle bütünleştirmiş adamları
Dokundukça boşluğuna
Orda kalandan memnun olan adamları
Ağlayan adamları sevin
Ağlayabilecek kadar sevenleri
Yarasından bir gazi nişalesi gibi gurur duyan adamları
Kirpiğinizden öpmek isteyen adamları sevin
Gözyaşınızı uzun ince parmaklarıyla silen
Boynunun girintisinde kalabileceğinizi hissettiren
Uykusuzluk çeken ruhunuzda bir rüya veren
Bir yağmur günü sizi bekleyen adamları sevin
Mağrur bakışlı biraz çekingen
Kendi mezarından başka bir mezarda gömülen

30 Haziran 2014 Pazartesi

Hırs ve Cansız Manken

Seslere uyanmak olağan bir şeydi. Sessizliğin bir çığlık yaratması ve havai fişek gibi oluşturduğu görüntüyle izlenilmeye değerdi.

 Ün, para, herkes tarafından sevilmek ve nefret edilmek, insanı yutan televizyonlarda boy göstermek ve bi'kaç dergi satırında isminden bahsedilmek üzere ruhunu şeytana satmak için hazırlandı. 

Geçmişini yok etmek sadece hayatında iz bırakan insanları yok etmekle gerçekleşemezdi.Tesadüfen hayatına girenleri silmekle, hiç var olmamış düşüncesiyle de gerçekleşemezdi. Anıları yok etmek ise onu oluşturan ruhuyla birlikte çözülecekti. Koku hissiyatı, insanların ona verdiği tad, dudaklarının kıvrılması, gözlerinin parıldayışı kendi kararıyla gidiyordu. Son kez yansımasına hissederek gülümserken, görüntüsünün bulanıklaşmasına aldırmadı. İçindeki hırs, bir fare gibi durmadan onu hep daha fazlası için kemiriyordu.

***

Ruhunu sattığında ise şeytana  içi boş bir bedene hapsolmuş cansız mankenden başkası değildi. 

6 Nisan 2014 Pazar

''Kırılacak Eşyalar''

Şimdi yorganıma sarınıp, titrerken bulmak istiyorum kendimi. Yaşadıklarımın, kırgınlıklarımın hepsini yüksek ateşin yarattığı kabustan ibaret olmasını istiyorum.

Kendimden çok güvenmek isterken ve saf bir sevgiyle inanırken gittikçe fark ediyorum, kabusun içinden aramızdaki bağın paslandığını.Ve zor tutunurken birbirimize paslandırdığımız bağ her hareketinde kulak tırmalayan bir sesin yankısına boğuluyor. Konuşamıyorsun, cümleleri yan yana getirirken bile hala bir uyumun peşinden koşmaya çabalıyorsun. Kırılabilir diye. Benimkisi kırılmıyormuş. Keşke taşınırken ''kırılacak eşyalar'' yazan koliye kalbimi de dahil etseydim. Çünkü kimse bilmiyor hala, bilmek istemiyor belki de bencilce davranışlarının etkisini. Kabus derken ne kadar iyi bir şey olduğunu göremiyoruz, ya kabus diye nitelendirdiğimiz şey sevdiklerimizin bizi kurbanları olarak görüp, bilerek incitmeleriyse?